Ofislere Hayat Katan Yaklaşımlar – I 23 Tem
İş yerlerimizde yaşadığımız deneyim, sağlık ve memnuniyetimizin anahtarıdır. Her gün kullandığımız nesneler ve mobilyalar –sandalyeler, masalar, ışıklar ve diğer mobilyalar- iş performansımızı etkiler. Tasarımda da artık insan odaklı yaklaşımlar odak noktası haline geliyor ve sağlık ön planda tutuluyor. Ofislere hayat getirecek tasarımları yapmak da tasarımcıların üzerine düşüyor. Bu noktada tasarımcılara yardımcı olacak, günümüz ofislerinde üzerine düşülmesi gereken bazı noktalara parmak bastığımız yazı dizimizin ilk halkası sizlerle!
Açık plan ofisler tekrar ön planda
Açık plan ofisler, kimi çalışanların etkili bir performans sergilemesini zorlaştırabilir ve gerçekleştirilmesi gereken tüm görevler için uygun olmayabilir. Mümkünse kişilerin ellerindeki görev için uygun alanı seçmeleri için teşvik etmek en iyisi olacaktır. Bina yapısında büyük değişiklikler yapmak çok kullanışlı olmayabilir ancak bir alanın kontrolünü kullanıcıya verecek mimari olmayan uygulamalar yapmak da mümkündür. Yapılan araştırmalara göre insanlar, etrafı başkaları tarafından çevrili iken bağımsız çalışmayı istiyor. Mekanların bireysel konsantrasyonlarına uyum sağlamasını ama aynı zamanda istedikleri taktirde işbirliğine uygun olmasını arzuluyor. Yeniden yapılandırılabilir yarı kapalı alanlar ve açılır telefon kabinleri, açık ofis sakinlerine mahremiyetlerini seçebilme olanağı sunuyor. Bu çalışma alanı elemanları aynı zamanda oldukça çekici olabilir. Ne de olsa kullanışlılık ve işlevsellik, eğlenceli ve ilham verici tasarımlar yaratmaya engel bir şey değildir.
Hareket için Tasarım
İnsanları gün boyu hareket etmeye teşvik etmek, postürlerini düzenli olarak düzeltmek de buna dahil olmak üzere, sağlık ve refah üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. Son teknoloji işyeri politikaları ve insanları koltuklarından kaldıran tasarım öğeleri tasarımcıların dikkate aldığı konu başlıkları haline geldi. Bu konuda ilham verici örneklerden biri de, bir hastanenin insanların yürüdüğü rota boyunca stratejik olarak yerleştirilen dokunmatik masalarla donatılan “yürüyüş toplantıları” yapmaları için düzenlenmiş bir millik yol haritası.
Bunun dışında “sit-to-stand” adı verilen, yüksekliği arttırılarak ayakta çalışmaya da izin veren masalar, farklı çalışma tarzlarına ihtiyaç duyanların ihtiyaçlarını karşılamak için tasarımcıların oldukça üzerine düştüğü bir çalışma modülü. Yapılan araştırmalar, en iyi fikirlerin hareket halindeyken ya da alışılmışın dışında pozisyonlarda –duşta, trende ya da bir parktaki bir bankta geçenleri izlerken şekilleniyor. Sorunsuz pozisyon değiştirmeyi mümkün kılan mobilyalar da yeni fikirlerin ortaya çıkmasına yardımcı olabiliyor.
“Üçüncü Alan” Ofislere Dahil Ediliyor
Çalışanlar bazen sosyalleşmeye zaman ayırmak konusunda isteksizlerdir. Bu şaşırtıcı bir şey değil çünkü sosyalleşme geleneksel olarak çalışma saatlerinin bir parçası olarak görülmez. Son zamanlarda şirketler, çapraz işbirliklerinin inovasyon sürecinde büyük bir rol oynadığını fark ettiler ve çalışanlarını buna teşvik eden alanlar yaratmaya başladılar. İster köşedeki kafeniz olsun, ister meyve suyu aldığınız stand, ister sokağın karşısındaki köfte ekmekçi, “üçüncü mekanlar” komünite duygusunu geliştirmeye yardımcı olur.
Topluluk hissi, başarılı işyerlerinin temelini oluşturur. Birleştirici amaçlarla tasarlanmış mobilyalar bu duyguyu rahatlıkla yaratabilir. Son yıllarda oldukça rağbet gören, ev tasarımının konforunu ve kullanışlılığını ofis ortamına taşıyan “resimercial(residential+commercial)” tasarım, fonksiyonel ve esnek olmanın yanı sıra, bir mutfak masasında insanları bir araya getirerek paylaşılan deneyimler için fırsatlar doğuruyor ve duygusal refahı destekliyor. Çalışmalar gösteriyor ki, insanlar bir masayı paylaştıklarında (özellikle yemek için), bu beraberinde topluluk duygusunu da getiriyor.
Yazı dizimizin devamında, ofise hayat getiren diğer uygulamalardan bahsetmeye devam edeceğiz. Bloğumuzu takipte kalın!
No Comments