Işık ve Mekan

Işık ve Mekan

Bir mimari mekan somut olarak incelendiğinde, mekanın çeşitli özellikleri ortaya çıkar. Mekan biçim sahibidir, geometrik olarak hem kolay hem de zor algılanabilir. Bu biçimi tek bir ölçüde değerlendirmek bir boşluk hissi verir. Bu boşluğu, mekanda kullanılan elementler belirler ve bu elementlerden yol gösterici olan ışıktır.

Mekanın var olup olmadığı, ışığın varlığıyla algılanır. Işık kullanıma bağlı olarak canlılık ve hareket ya da dinginlik ve huzur katar. Işığın seviyesiyle mekanın atmosferi değiştirilebilir, yaratılmak istenen etkiler ışık yardımıyla güçlendirilebilir. Günümüz mimarlığında ışık, birbirinden farklı mekan belirlemelere, farklı deneyimlere yol açmıştır. Hem doğal hem de yapay aydınlatmalarla sağlanan bu deneyimler, ikisinin arasındaki farkları açıkça ortaya koyar. Louis Kahn, “gün ışığının duvara çarpmadan önce ne olduğunu bilmediğini” söyler. Bu da yapay aydınlatmanın gerekli kıldığı işlevselliğin dışında doğal ışığın mekanda kalitesini dile getirmektedir.

Eskiden esas alınan doğal ışığın mekanda hareketi ve estetiği temsil etmesiyken, Endüstri Devrimi ile birlikte gelişen teknoloji çağı yapay ışığa yönelimi arttırdı. Teknoloji ilerledikçe cepheler inceldi, ışık evin en derin noktalarına kadar yapay ışık adı altında girdi. Günümüzde yaygın olarak karşımıza çıkan giydirme cepheli kontrolsüz ışığa sahip yüksek yapılar bu sürecin geldiği noktayı gösteriyor.

Doğal ışığın yeterli olmadığı durumlarda, işlevsel nedenlere dayalı olarak mekanda yaşamın devamı için yapay aydınlatma gerekli olmakta. Yapay aydınlatma tasarımında önemli olan ışık seviyelerinin ihtiyaca ve mekan niteliğine yönelik belirlenmesi. Doğal, direkt, filtrelenmiş ışıklarda geçerli olduğu gibi yapay aydınlatmada farklı ışık yoğunluklarıyla mekan içinde mekan yaratma hissi yaratılabilir. Farklı ışık seviyeleri mekan içinde alt mekan belirlenmesinde ve birbirleri arasındaki hareketi güçlü kılabilir.

Mekan içinde ışığın varlığı, 3 boyutlu algıyı ve bazı durumlarda mekandaki hareketi anlatır. Boşluklardan mekana giren ışık hüzmesi, insanların mekan içindeki hareketini belirleyebilir, farklı görünümler ve deneyimlere yol açabilir. Işık günümüz teknolojisi yardımıyla yönlendirilebilir ve taşınabilir hale gelmiştir. Mekansal kurguda ışığın belirlenmesi, istenen dinamiğe ulaşmanın teknolojiyle birleşmesi, ışık sanatı, medya mimarlığı gibi yeni kavramlar oluşturmuştur. Işık kavramı mimariyi sanatla birleştirilen, yol gösteren ve sürekli değişen deneyimler yaşatmıştır.

Yağmur Proje, iç mimarisini tasarladığı mekanların işlevine göre yapay ışık seviyesini belirliyor. Örneğin, satış ofislerinin konseptinde, ana maketin sergilendiği mekanın can alıcı olması gerektiği için büyük ama göz yormayan ışıklandırmayı, müşterilerle oturulan masalarda dikkati çeken ve dağıtmayan aydınlatma kullanmayı, ofis ünitelerinde ise ayarlanabilir yapay gün ışığını tercih ediyor.

No Comments

Post A Comment