Fikir Aşamasında Kalmış 7 Çılgın Tasarım

Fikir Aşamasında Kalmış 7 Çılgın Tasarım

Sıradışı strüktürler yaratmak için kağıt, kalem ve yenilikçi bir zihin yeterlidir. Ancak esas zorluk bu mimarileri gerçeğe dönüştürme noktasında başlıyor. Bazı mimarlar yaratıcılıklarını ve tutkularını dünyanın gördüğü en çılgın strüktürleri tasarlayarak ve inşa ederek göstermeyi başarabilmişken, bazı mimarlar ise yalnızca ellerindeki hevesli çizimler ile kaldılar. Finansal kısıtlamalar veya tasarımların çağın çok ötesinde olması nedeniyle kimi projeler gün ışığını göremedi.

Bu yapıları yakın zamanda ziyaret edemeyeceğiniz kesin. Fakat bu görseller ile dünyanın eğer uygulanmış olsa en ikonik ve en çılgın olabilecek projeleri arasında sanal bir tur atabilirsiniz.

 

Bangkok Hyperbuilding

Bangkok, Tayland

1996’da Rem Koolhaas tarafından tasarlanan fakat inşa edilmeyen bu özgün yapı mimarın şehrin enerji tüketim sıkıntılarına yaklaşımını simgeliyor. Yapı gerçeğe dönüşseydi 120.000 insana yaşam alanı sağlayacaktı. İş yerleri, hizmet birimleri, teleferikler, tren asansörler ve bolca yeşil alan, yalnızca yenilikçi bir fikir olarak kaldı.

 

The Illinois

Chicago, ABD

Frank Lloyd Wright 1957’de Chicago için sunduğu bu kule teklifi ile çağın çok ötesine ve yükseğine gitti. 1.6km uzunluğundaki kulenin 100.000’den fazla insana konut sağlaması bekleniyordu. Yapıda 20.000 araba, 180 helikopter bulunabilecekti. Daha da enteresanı yapıda 90 km/s hızla çalışacak bir asansör düşünüldü. Fakat proje, çılgın bütçesi nedeniyle eskiz olarak kaldı.

 

Shimizu Mega-City Pyramid

Tokyo Körfezi, Japonya

Bir bilim kurgu filmi sahnesini andıran bu tasarım Shimizu Şirketi tarafından tasarlandı ve gerçeğe dönüştürülseydi insanlığın inşa ettiği en büyük yapı olacaktı. Yapı 1 milyondan fazla insana yaşam alanı sağlayacak, tsunami ve depreme dayanabilecekti. 2004’te sunulan tasarımın, mevcut inşaat malzemelerinin bu denli büyük bir yapı için yeterince güçlü olmadığı gerekçesiyle inşa edilemez olduğuna karar verildi.

 

The Triumphant Elephant

Paris, Fransa

18.yy’ın ortalarında mimar Charles Ribert devasa bir film formundaki strüktürün hayali planlarını ve eskizlerini yaptı. Yapının etkileşilebilir olması planlandı. İnsanlar spiral şeklinde bi merdiven ile dev filin içinde gezebilecek, hortumundan su çıkmasına şahit olabilecek ve kulaklarında müzik dinleyebilecekti.

 

The Walking City

Londra, İngiltere

Ron Herron’ın Yürüyen Şehir teklifi 1960’ların ortalarında bir şehrin nasıl bir dönüşüme girebileceğine dair oldukça fütüristik bir yaklaşım sundu. Şehir, yaşamakta olduğumuzdan çok farklı, mega-strüktürlerin etrafta yürüdüğü ve gerektiğinde yeni bir konuma yeni kaynak ve fırsatlar aramak için yerleştiği bir dünya için tasarlandı.

 

Tatlin’s Tower

St. Petersburg, Rusya

Rus devriminin başladığı sıralarda Sovyet rejim Rusyada Uluslararası Komünist Organizasyonu için bir merkez yapmayı planlıyordu. Yapının bu organizasyonun başarılarını ve zaferlerini simgeleyen fonksiyonel ve ikonik bir sembol olması hedefleniyordu. Tasarımın arkasındaki mimar, Vladimir Tatlin, 400 metre yüksekliğinde burgulu demirler, cam ve çelikten oluşan bir kule önerdi. Gerçeğe dönüşmemesine rağmen yapının Rusya, Fransa, İsveç ve Birleşik Krallık’ta minyatür maketleri bulunuyor.

 

Hotel Attraction

New York, ABD

Gaudi’nin Hotel Attraction projesi dinamik gökdelen silüeti ilen bilinen New York’un en yenilikçi binası olabilirdi. 20.yy’ın başlarında Gaudi Barcelona’da dünyanın en meşhur binalarını yarattıktan sonra, birkaç iş adamı Gaudi’nin muhteşem mimarisini New York’a getirmek istedi. Otel o dönemde şehirdeki en yüksek ve en sıradışı bina olacaktı ki Gaudi projeden çekildi ve tüm planlar bozuldu.

 

Kim bilir belki de günümüzün gelişmiş malzemeleri ve teknolojisi ile bu çılgın tasarımların gerçekleştiğini sandığımızdan daha kısa sürede görebiliriz.

No Comments

Post A Comment